6 Şubat 2023 gecesi maalesef ki çoğumuz son yüzyılın en kötü felaketi sayılabilecek o korkunç depremle uykularımızdan uyandık. Depremin gece saatlerinde olması ve kuvvetle muhtemel RAM uykusunda olduğumuz anca gerçekleşmesi sebebiyle başlangıçta neye uğradığımızı şaşırdık. Ancak birçok insan deprem sonrası kaygı ve anksiyete gibi yoğun duygular yaşamaya başladı.
Oldukça uzun süren ve gittikçe şiddetini artıran, peş peşe yine yüksek şiddette artçıları olan depremin Türkiye’nin çoğu yerinde şiddetlice hissedilmesi de gecenin o saatinde oldukça kafa karıştırıcıydı çünkü televizyonda başlangıçta merkezi Gaziantep olan bir deprem aynı anda nasıl hem Ankara hem Erzurum hem Konya’da hissedilmiş olabilirdi? Hepimizin beklediği İstanbul depremi sanmıştık başta.
Oysa gerçek bambaşkaymış. Tüm bunları bu kadar detaylıca tasvir etmemin sebebi gerçekten büyük bir yıkım yaşamış olmamız ve bu felaket sonucunda içerisinde bulunduğumuz ruh halinin böylesine anormal bir durum karşısında oldukça normal oluşu.
Şu anda hepimiz oldukça korkmuş hissediyoruz, kaygılı ve gerginiz. Deprem konusunda uzman mühendislerin, bilim adamlarının olası depremler konusunda verdikleri bilgiler bilimsel kaynaklara dayanan istatistikler olsa da ister istemez kaygılanmamıza neden olmakta ve deprem sonrası kaygı ve anksiyete yaratmakta. Ancak şunu da biliyoruz ki ülkemiz coğrafik konumu gereği deprem kuşağında.
Geçmişten günümüze ülkemizde benzer şiddette depremler oldu ve bu depremler gelecekte de meydana gelecek. Peki biz her zaman tetikte mi yaşayıp, bu korkuyu taşıyacağız? Elbette ki hayır. Peki bu deprem sonrası kaygı ve anksiyete gibi duygu ve düşünceleri üzerimizden atmak için neler yapmalıyız, gelin hep beraber bunlara bir göz atalım.
Öncelikle eğer deprem bölgesi içerisindeki 11 ilde yaşayan bir bireyseniz, öncelik elbette Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde en alt ve en temel basamak olan biyolojik fizyolojik ihtiyaçların karşılanmasıdır. Bunlar solunum, beslenme, boşaltım, sindirim ve uykudur. Temel ihtiyaçlar karşılanmadan bir üst basamaktaki ihtiyacın giderilmemelidir. Hiyerarşide bir üst basamakta güvenlik ihtiyacı yer almaktadır.
Bunun içerisinde beden, iş, kaynak, ahlak, aile, sağlık ve mülkiyet güvenliği bulunmaktadır (Çoban, 2021). Şu anda zaruri olarak giderilmesi gereken ihtiyaçlar bu bahsedilen en alttaki iki basamaktaki ihtiyaçlardır.
Çoğu bireyin evi ya yıkılmış ya da hasarlı ve girilemez durumda olduğundan bu bireylerin başlangıçta ihtiyacı yemek yemek, temiz ve içilebilir suya ulaşabilmek, duş alabilmek, hijyenik koşullarda boşaltım ihtiyacını gidermektir.
Ardından güvenlik ihtiyacı olarak aileleriyle birlikte barınabilecekleri güvenli bir ortama ulaşabilmelidir. Burada ise görevin en büyük kısmı devlete, ardından desteklemeleri için sivil toplum kuruluşlarına ve dayanışma için bizlere düşmektedir.
Peki ya bu deprem bölgelerinde değilsek ama olanlar bizi çok etkilediyse ve olası bir depremden korkup deprem sonrası kaygı ve anksiyete sürecini yaşıyorsak? Öncelikle bu korkunun adaptif olduğunu söylemekte fayda var. Olası bir tehlike için korku hissetmek, o tehlikeye karşı tedbir almamızı sağlar.
Evrimsel açıdan hayatta kalmaya programlanmış olduğumuz için korku bizi hayatta tutmaya yarayan bir duygu olması bakımından adaptiftir ancak deprem sonrası kaygı ve anksiyete diğer bir deyişli “korku” bizi günlük hayatta yapmamız gerekenlerden alıkoyuyorsa yani günlük hayatımızın işlevselliğini olumsuz etkiliyorsa o zaman bununla ilgili birtakım müdahaleler yapmak akılcı olacaktır.
Yaşanılan felaketin etki ettiği alanın ve şiddetinin büyüklüğü, bireylerde sebep olacağı fiziksel ve psikolojik semptomların da büyüklüğüyle ilişkilidir.
Her bireyin bu durum karşısında vereceği tepki ve bu travmayı yaşayış şekli de birbirinden farklıdır (Karancı ve Erdur, 2012; akt. Kukuoğlu, 2018). Hacıoğlu, travmatik durumlarda verdiğimiz tepkilerin farklılaşma sürecini 4’e ayırmıştır (Hacıoğlu vd., 2002; akt. Kukuoğlu, 2018):
Bu süreç, ilk 24 saatlik süreçte görülebilir, biraz daha uzun da sürebilir. Bu dönemde uyaranlara karşı aşırı hassasiyet (en ufak bir sese örneğin), hafıza problemleri, konsantrasyon sorunları, gerçekçi düşünememe, karar verememe, kişinin kendine ya da çevresine yabancılaşması (disosiyasyon), duygudurumunda küntlük (bir duygu hissedememe ya da duyguyu belli edememe) ve şok durumudur.
2-6 gün sonrasında görülmeye başlanan dönemdir. Bu dönemde duygusal karmaşa (kaygı, öfke, sinirlilik, suçlama, güvensizlik, yalnız kalma), titreme, bulantı, yerinde duramama, kalple ilgili problemler (kalp çarpıntısı vb.) gibi tepkiler görülebilir.
1 haftanın sonunda başladığı düşünülen bu dönemde, afetzedenin olayla ilgili konuşmak istememesi, yas süreci, üzüntü ve özlem gibi duyguların yaşanması, hafıza ve konsantrasyon sorunlarının yaşanması, öfke hali ve çatışma gibi durumlar görülebilir.
Bu durum, afet üzerinden uzun zaman geçtikten sonra, eski yaşantıya dönme dönemidir. Bireyler daha iyi hissetmeye, geleceğe yönelik planlar yapmaya, yaşamla daha uyumlu davranmaya başlarlar.
Bu 4 süreçten geçmiş, her bir sürecin özelliklerini deneyimlemiş olabilirsiniz. Öncellikle şunu bilmelisiniz, bu durumdan doğrudan ya da dolaylı etkilenmiş kim varsa çoğu insan bu semptomları çeşitli düzeylerde gösteriyor, bunlar zaten olması beklenilen, gayet olağan, doğal yaşantılardır. 2016 yılında Dai ve arkadaşları tarafından yapılan bir metaanaliz çalışmasında depremlerden sonra travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) semptomlarının görülme sıklığının %23.66 olduğu bulunmuştur (Dai vd., 2016; akt. Türkçapar, 2023).
Peki bu semptomlar nasıl ortadan kalkacak? Deprem sonrası kaygı ve anksiyete nasıl sona erecek? Alanda en uzman isimlerden biri olan sevgili hocam Hakan Türkçapar, travma sonrası ilk 1 ay içinde yapılması gereken en önemli şeyin, travmanın süresinin uzatılmasına engel olmak olduğunu belirtmektedir. Bu da temel ihtiyaçları karşılamakla mümkündür.
Yukarıda bahsetmiş olduğum ihtiyaçlar piramidinin iki basamağındaki ihtiyaçların ardından sıra sevgi ihtiyacında. Sevdiğimiz insanlarla bir arada olmak, onlarla zaman geçirmek bu süreci sağlıklı bir şekilde atlatmamıza yardımcı olacaktır.
Kimi zaman yaşanılan travmayı anlatmak da insanları daha rahatlamış hissettirir. Deprem anında yaşadıklarınızı anlatmak size iyi geliyorsa bunu deneyebilirsiniz.
Olası bir tekrar durumu için önlem almak da başlıca yapılması gerekenler arasında. Bunun için oturduğunuz binanın sağlamlığını kontrol ettirebilir, yapı denetim raporu sonuçlarını talep edebilirsiniz. Raporun sonuçlarına göre sağlamlığı belgelenmişse evinizde daha güvenli ve içiniz rahat bir şekilde kalabilirsiniz.
Aksi bir durumda alternatifleri göz önünde bulundurabilirsiniz. Deprem anında ne yapacağınızla ilgili önceden bir plan yapabilirsiniz.
Evinizde yaşam üçgeni oluşacağını düşündüğünüz bir yer belirlemek, deprem anında ne yapacağınızla ilgili karar vermenizi kolaylaştırabilir.
Şu da unutulmamalıdır ki kontrolü sağlayamadığımız zaman kaygılanırız, müdahale edemediğimiz olaylar gerçekleştiğinde hissettiğimiz yetersizlik duygusu bizi öfkelendirir.
Söz konusu deprem olduğunda tedbirimizi aldıktan sonra üstümüze düşen şeyleri yapmışız demektir.
Son felakette de gördük ki kayba neden olan şey aslında deprem değil, alınmayan önlemler. Bu süreçte sosyal medya kullanımı, TV izleme de stresi tetikleyebilir.
Sürekli haberleri kontrol etme, sosyal medyada çokça vakit geçirme isteği bize kendimizi iyi hissettirmez. Gün içinde yaptığınızda kendinizi iyi hissettiğiniz aktiviteleri yapmayı deneyebilirsiniz.
Eğer bunları yapmak istemiyorsanız, başlangıçta kendinizi çok zorlamayın. Zamanla rutine dönme isteği kendiliğinden gelecektir.
Özellikle gece uyumadan önce, sabah uyandığınızda ve kaygınızın yoğun olduğunu hissettiğiniz anlarda nefes egzersizleri yapmak, gevşeme egzersizleri yapmak, stresin bedensel etkilerini azaltmada yardımcı olacaktır.
Unutmayın, yaşadığımız ve içinde bulunduğumuz durum toplumsal bir travma yarattığı için çoğu insan stres yaşıyor, gece uykuya geçmede ve uykuyu sürdürmede zorluk yaşıyor, içinden bir şey yapmak gelmiyor, yalnız değilsiniz.
Depremin ardından hissedilen stresi elimine etmeye yardımcı olabilecek bir diğer etmen de bu afetten etkilenmiş bireylere yardımcı olmak olabilir. Bu durum hem bizi hem de afetten etkilenenleri iyileştirici psikolojik bir destektir.
Kutuplaşmamak, bize uygun görünmeyen tepkileri tolere edebilmek de bu süreci daha rahat atlatmayı sağlar. Herkesin yası yaşama şekli farklıdır. Kimileri bu acıyı tamamen bastıran bir savunma mekanizması kullanırken kimileri de duygularını daha yoğun şekilde deneyimleyerek acısını yaşar.
Dilerim ki böylesine büyük bir acıyı bir daha yaşamayız. Depremler doğanın elbette gerçeği, gereken önlemleri alıp bu afetleri kayıpsız atlatmak adına hepimiz üstümüze düşenleri yapmalıyız.
Sizlere sevgili Doğan Cüceloğlu’nun bir sözüyle veda etmek istiyorum. ‘’Bilim doğanın dilini anlama çabasıdır. O dili anlayan doğayı dost, anlamayan düşman bilir.’’ Güzel ve sağlıklı günlerde görüşmek üzere, canım ülkeme geçmiş olsun, yakınlarını kaybedenlere sabır, hayatını kaybedenlere rahmet diliyorum.
Klinik Psikolog Ceren Naz ŞENAYDIN BULDUKLAR
Sana en uygun online psikolog ile eşleşmek için testi çöz
BAŞLAİlk seansın %15 indirimli
Kod: BASLA15Terapine Şimdi Başla
Terapistleri GörüntüleTerappin'in uzman klinik psikologları ile daha huzurlu bir hayata ulaşabileceğin terapi yolculuğuna ilk adımı at.