Yazan: Terappin | 09 Aralık 2022 tarihinde yayınlandı. 13 Ocak 2023 tarihinde güncellendi.
Hipnoterapi kelimesini mutlaka daha önce duymuşsunuzdur. Önemli olan ise onu nereden, kimden, nasıl bir bağlamda duymuş olduğunuzdur; zira hipnoterapi hakkında birçok yerde birçok demeç verilse de bu demeçlerin çoğunun asılsız oluşu, hipnoterapinin toplumda bulacağı karşılığın yerini işgal etmektedir. Bazen popüler kültürün bazen de uzmanların gazabına uğrayan, adeta bu ikilinin açtığı yaylım ateşinin ortasında kalan hipnoterapiyi bir de bizden dinleyin istedik. Dizi ve filmlerde karşımıza çıkan absürt hipnotik sahnelerden, uzmanların sert ve keskin reddedişlerinden uzak; bilgilendirici, açıklayıcı ve ‘‘böyle gelmiş böyle gider’’ minvalindeki yanlışları düzeltecek bir yazı hayal ettik. Bu yazımızda hipnoterapiye dair yukarıdaki hayalimizi gerçekleştirmemize yarayacağına inandığımız bilgileri sizlerle paylaşacağız. Yazımız, aşağıda göreceğiniz sorular üzerinden ilerleyecek; bu sorulara verilecek cevaplarla şekillenecektir:
Belki de aradığınız alternatif tedaviye bu yazı sayesinde kavuşacaksınız! Gelin, hipnoterapiyi hep birlikte baştan ve en önemlisi doğru biçimde keşfedelim.
Hipnoterapi (bir diğer adıyla Hipnotik Telkin), belirli sağlık koşullarının ya da semptomların tedavisinde kullanılır; ancak kendi başına bir tedavi yöntemi değildir. Hipnoterapi esnasında hipnoz kullanılır ve amaç mevcuttaki tedaviye hipnoz aracılığıyla destek sağlamaktır. Özetle, hipnoterapi için yardımcı bir teknik denebilir. Anksiyete bozukluğu, fobiler, ağrılarla baş edebilmek için ağrı yönetimi, sigarayı bırakma, kilo verme gibi çeşitli rahatsızlıklarda hipnoterapiye tedavinin bir parçası olarak rastlamak mümkündür.
Hipnoterapi esnasında birey, iç dünyasına ve içsel deneyimlerine odaklanır ve bu hipnotik durum süresince kendi kendini tekrar keşfetme fırsatına erişir. Burada amaç, sadece bireyi kendi içine döndürmek değil; bireyin kendi içine tekrar tekrar dönebildiğini görüp bunu; gerek fiziksel gerek psikolojik tepkileri üzerinde kontrol sağlayabilmek üzere kendi başına yapabilmesini öğretmektir.
Hipnozun terapideki yeri ancak 1700’lerin sonlarına doğru resmi makamlarca keşfedilmeye başladı. Gel gelelim bu, hipnozun doğrudan kabul görüp kolayca içselleştirildiğini söylemek mümkün değil; zira hipnoz, yakın zamana kadar bilim dünyasında güvenilir bir teknik olarak algılanmıyordu. 1958 itibariyle, Amerikan Psikoloji Derneği ve Amerikan Tabipler Birliği, hipnoterapiyi geçerli bir prosedür olarak kabul etti. Bunun yanı sıra, 1995 itibariyle de Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) hipnoterapiyi kronik ağrı tedavisi olarak önerir hale geldi. Gerek 1958 gerek ise 1995’te yaşanan bu olumlu gelişmelerde modern araştırmacıların hipnoterapi üzerine yaptığı araştırmaların katkısı yadsınamaz bir gerçek. Modern araştırmacılar, hipnozu enine boyuna incelemenin yanı sıra şu sorulara cevap verdi ve bu sayede terapide hipnoz tekniğine bilim dünyasının kapılarının aralanmasına zemin hazırlamış oldu:
Hipnoterapi esnasında bireyler, trans benzeri bir zihin durumuna geçiş yaparlar. Bu zihin durumu; bireylerin tamamen rahatlamasına, iç dünyasına odaklanmasına ve telkinleri daha atik şekilde yanıtlamasına yardımcı olur. Burada hipnotik durumun önemi büyüktür çünkü hipnoterapi, tam da hipnotik durumun farkındalığı artıran yönünü aktive edip kullanmayı amaçlar. Elbette tüm bu süreci gerçekleştirmek için kullanılan çeşitli teknikler mevcuttur. Bu teknikleri şu şekilde sıralayıp açıklayabiliriz:
şeklinde sıralıyor.
Hipnoterapinin faydalarını tek bir çatı altında toplayamayız; ancak sık sık bahsi geçen faydaları sıralayabiliriz tabii. Sıkça rastlanan ve hipnoterapiye başvurmuş kimseler tarafından ortaklaşa bahsedilen bazı faydaları şu şekildedir:
Hipnoterapi, popüler kültür çerçevesi içerisinde bize yansıtıldığı gibi korkunç, ürkünç, bireyi tamamen dönüştürecek kadar güçlü veya herkes tarafından yapılabilecek kadar basit bir işlem değildir. Bu nedenle, özellikle dijital mecralarda, hipnoterapiye dair gösterilenler ve anlatılanlar üzerinden hipnoterapiyi tanımlamak oldukça yanlıştır. Hipnoterapi, işin ehli uzmanlar tarafından gerçekleştirildiğinde paralelde işleyen tedavi süreçlerine yardımcı olan başarılı alternatiflerden biridir. Tüm bunların ışığında, hipnoterapinin (uzmanlarca yapıldığı takdirde) herhangi bir tehlike arz etmediğini söyleyebiliriz. Şunu da unutmamakta yarar var: Hipnoterapinin de tıpkı diğer tedavilerde olduğu gibi (örneğin ilaç tedavileri) bazı olumsuz yan etkileri olabilir. Bu yan etkiler:
olarak listelenebilir.
Hipnoterapi, kesinlikle bu konuda gereken tüm eğitimleri tamamlamış donanımlı uzmanlar tarafından yapılmalıdır. Hipnoterapinin mevcut tedavilere destek niteliği taşıdığını daha önce de söylemiştik. Tedavi, rahatsızlık her ne olursa olsun, ciddi bir süreçtir. Nasıl ki kolumuz kırıldığında hastaneye gidip doktor muayenesinden geçerek gerekenleri uygularız, hipnoterapide de durum aynıdır. Hipnoterapi; uzman kontrolünde gerçekleşmeli ve uzman kontrolünde ilerlemelidir. Uzman eşliğinde yapılmayan hipnoterapi seansı kişi için hem maddi hem manevi kayıptır.
Hipnoterapi, doğal olarak herkeste aynı etkiyi göstermez. Kimileri hipnoterapiden alınabilecek maksimum verimi alırken, kimileri hipnoterapinin faydasız bir teknik olduğunu iddia edecek kadar minimum seviyede fayda görebilir. Burada tedavinin uygulanma biçimi de kritik bir rol oynamaktadır. Hipnoterapinin etkinlik düzeyinin en üst seviyelerde olduğu noktada:
gibi yararlar gözlemlenebilmektedir ki bu da hipnoterapinin etkili bir teknik olduğunu, etkisi tam anlamıyla görüldüğünde pek çok rahatsızlık ve semptoma alternatif çözüm üretebileceğini göstermektedir.
Journal of Affective Disorders isimli derginin Mayıs 2021 sayısında yayınlanan bilimsel bir araştırma, oldukça çarpıcı sonuçlara sahip. Araştırma sonuçları, hafif-orta şiddette depresyonun tedavisinde hipnoterapinin etkisinin Bilişsel Davranışçı Terapiden (BDT) daha az olmadığını gösterdi. Sayılarla açıklayacak olursak: Sonuçlarda, semptom şiddeti söz konusu olduğunda Bilişsel Davranışçı Terapinin semptomu azaltma oranının %38.5 olduğu; hipnoterapinin ise aynı durumda %44.6’lık oranla bir üstünlük sağladığı görülüyor. Bilimsel çalışma bulgularından da anlaşıldığı üzere, her ne kadar kabul görmekte ve toplumda sağlıklı bir yer edinebilmekte zorlansa da hipnoterapi diye bir gerçek var ve bu gerçek insanların hayatına dokunup onları iyileştirici bir yöne de sahip.
Hipnoterapi, psikoz belirtileri gösteren kimseler için uygun değildir. Örneğin; sanrılar ve/veya halüsinasyonlar gören biri, hipnoterapiye başvurmamalıdır. Zaten hipnoterapinin psikotik rahatsızlıkları iyileştirmek gibi bir niyeti ya da iddiası da bulunmamaktadır. Bunu yazının başından bu yana tekrar tekrar hatırlatıryoruz: Hipnoterapi, yardımcı bir uygulamadır. Asıl tedaviye ek olarak uygun kişilerde destek görevi görerek iyileşme süreçlerine katkıda bulunur. Buna ek olarak şunu da belirtmek gerekiyor: Her kim olursa olsun, hipnoterapiye başvurmadan önce mutlaka bir doktor görüşmesiyle hipnoterapiye dair doktor onayı almasını öneriyoruz. Psikoz belirtileri göstermiyor olmanız, hipnoterapiye kesin uygun olduğunuz anlamına gelmez. Bu anlamı çıkarabilmenin en güvenli ve garanti yolu doktorunuzla görüşmekten geçer. Doktorunuz onay verdiği takdirde gönül rahatlığıyla hipnoterapi seanslarına başlayabilirsiniz.
Hipnoterapi, popüler kültürün yarattığı yanılgıların yanı sıra kimi psikolog ve psikiyatrlar tarafından kendisine yöneltilen eleştiriler nedeniyle de yanlış anlaşılmalara kurban gitmektedir. Özellikle profesyonel kimselerin eleştiri oklarını hipnoterapiye doğrultuyor oluşu, haklı olarak yanılgılar zincirini besleyip büyütür. Uzmanların görüşü elbette çok kıymetlidir; ama aşağıda belirteceğimiz yanılgılara da zemin hazırlamayan bir tonda bildirilmeleri gerektiği de bir gerçektir. Peki nedir hipnoterapiye dair yanlış bilinenler? Yalnızca yanlış bilinenleri değil, yanlış bilinenlerin doğrusunu da yazarak kafalardaki soru işaretlerini biraz olsun giderebilmek istiyoruz:
Kesinlikle evet. Hipnoterapi seansları sayesinde yaşadığınız olumlu değişikliklerin, ilerlemelerin hepsi sürdürülebilirdir. Bu da hipnoterapi sayesinde edindiğiniz kazanımların seanslar bittikten sonra hayatın akışında eriyip gitmeyeceği anlamına gelmektedir. Burada en önemli husus, hipnoterapi alan bireylerin yönlendirmeler ışığında bu başarıyı kendi kendilerine elde etmiş olmalarıdır ki aslında bu da hipnoterapiyi sürdürülebilir bir çözüm kılan önemli bir niteliktir. Kişi, kendi iç dünyasına odaklanmayı ve orada bir farkındalık eşliğinde sorunları çözmeyi öğrendiğinden; başı her sıkıştığında bu öğretiden faydalanmak üzere bunu tekrar edebilir. Bu da hipnoterapinin sürdürülebilir yönünü sanıyoruz ki harika şekilde açıklıyor.
Kişi, kendi kendini hipnoz etkisine sokabilir; ancak bu işleme (düzenli olarak, belirli aralıklarla tekrar etse dahi) hipnoterapi adını vermek konusunda çekimseriz çünkü hipnoterapi, uzmanlar tarafından gerçekleştirilen tedavi amaçlı uzun ve önemli bir süreci anlatıyor. Yine de hipnoterapi seanslarınızı yöneten uzmanlar tarafından kendi kendinizi hipnoz etkisine sokabilmek için tüyolar, ipuçları, eğitimler almanızın önünde bir engel görünmüyor. Hipnoz, rahatlatıcı ve tüm stresten, kaygıdan uzaklaştıran dinlendirici bir yapıya sahip. Kendi kendinizi uygun bir ortamda, uygun yöntemlerle hipnoz etkisine sokmanız gündelik yaşam kaosundan iyi bir kaçış yöntemi olabilir.
Terappin'in uzman klinik psikologları ile daha huzurlu bir hayata ulaşabileceğin terapi yolculuğuna ilk adımı at.