Aşık olmak, birinin yaşamındaki en heyecan verici duygudur. Mutluluk, coşku ve sevinç duyguları en üst düzeyde yaşanır. Ancak, bu duygu bittiğinde yaşanan olumsuz duygular da aynı düzeyde seyreder.
Kısacası, aşk acısı çekeriz.
Peki aşk acısı nedir? neden bu kadar acı vericidir? aşk acısı nasıl geçer? Gelin bu soruları cevaplamaya çalışalım…
Birçok insan aşık olmayı tamamen duygusal veya psikolojik bir deneyim olarak düşünür. Psikoloji ve romantik birliktelikler yakından ilişkili olsa da gerçek şu ki, aşk sadece duygusal bir deneyim değil aynı zamanda fiziksel de bir deneyimdir.
Duygusal acı hissetmek sadece dramatik bir duygu durumu içinde olmak değildir. Beynin fiziksel yaralanmayı işleyen beyin sistemi ile duygusal üzüntüyü işleyen beyin sisteminin aynıdır. Sosyal psikolog Naomi Eisenberger bu durumu "fiziksel-sosyal acı örtüşmesi" olarak adlandırıyor.
Duygusal acının, beynin fiziksel acıyla ilgilenen kısmı ile olan bağı ise hala araştırılıyor. Eisenberg göre, kabile halinde yaşadığımız günlerimizde hayatta kalabilmek için bir grubun parçası olmamız gerekiyordu. Bu zamanlardan itibaren beynimiz, işler sosyal olarak iyiye gitmediğinde bize uyarı verecek şekilde gelişmiştir.
Bu duygusal ve sosyal olarak yaşanan herhangi bir kopma anının zihinde ve bedende yoğun bir acı yaşanmasının nedenlerinden biri olabilir.
Bu duyguyu yaşamaya başladığımız ilk andan itibaren fiziksel belirtiler de kendini göstermeye başlar: Kalp atışı hızlanır, enerji artar, avuçlar terler, odaklanmakta zorlanılır ve zaman zaman baş dönmesi yaşanır. Bu fiziksel değişiklikler, birine ilgi duyduğunda veya ona derinden sevgi beslemeye başladığında yaşadığın duygusal değişikliklere eşlik eder.
Ancak, aşık olduğunda bu değişiklikleri sadece vücudun değildir; beynin de bu süreçleri geçirir.
Bu fiziksel çekim belirtileri aslında beynindeki değişikliklerden kaynaklanır. Hissettiğin duygu karşısında beynin kendini iyi hissettiren birkaç nörokimyasal ile dolup taşar. Bunlar, vücudun deneyimlediği farklı süreçlerde farklı roller oynayan dopamin, oksitosin, norepinefrin ve feniletilamin gibi kimyasalları içerir.
Örneğin, çekimin ilk aşamalarında yaşadığın baş dönmesi hissi ile ilişkilendirilen dopamin, beynin farklı işlevlerini de etkiler. Bunlar motivasyon, öğrenme, dikkat ve ruh hali gibi durumlardır.
Bununla birlikte, dopamin aynı zamanda beynin ödül sistemi ve zevkle ilgili deneyimleri ile de doğrudan ilişkilidir. Bu durumda, bir görevle daha büyük bir ödül algıladığında, genellikle beynin dopamin seviyelerinde bir artış olur.
Yani, romantik bağlar duygusal iniş ve çıkışlarla gelirler. Duygusal ve fiziksel uyarıcılar da beynin aynı nörokimyasal sistemi ile yönlendirdikleri için aşk acısı yaşanır.
Aşk acısının en yaygın görülen beş belirtisi şunları içerir:
Bir ilişkinin ilk birkaç ayında, iki kişinin birbirine bağlanmasına yardımcı olan güçlü bir zevk ve tatmin nörotransmiteri oksitosin yoğun bir şekilde salgılanmaya başlar. Bu kimyasal mutlu hissettirirken, aynı zamanda iştah kaybına, konsantre olamamaya ve uykuya dalmada sorunlar yaşamaya neden olur. Zamanla bu etkileri azalma eğiliminde olsa da ayrılıklardan sonra şiddetli bir şekilde hissedilir.
Limerence: Aşk bağımlılığı
Limerence, bir başkasına aşırı çekim ve aynı zamanda duyguların geri gelmesi için takıntılı bir ihtiyaç hissetme halidir. Limerence yaşayan insanlar, sürekli olarak birine bağlanırlar ya da çok sevseler bile hiç sevmemiş gibi o kişiden soğurlar.
Bu nedenle de muazzam bir kargaşa içinde kalma eğilimindedirler. Bununla birlikte kalp çarpıntısı, mide ağrısı, nefes darlığı ve depresyon gibi fiziksel belirtileri de yaşarlar.
Kırık Kalp Sendromu
Kırık kalp sendromu (kardiyomiyopati), nefes darlığı, göğüs ağrısı, kalp yetmezliği ve yaklaşan kıyamet hissi gibi kalp krizi belirtilerine benzer belirtilerin deneyimlenmesidir.
Ayrılık sonrası verilen aşırı stres tepkileri, kanın bir kalp krizini tetikleyebilecek küçük pıhtılar oluşturmasına neden olur. Örneğin, çok sevdiğin birinin ardından yaşanılan kalp kırıklığı nedeni ile fiziksel olarak göğüs ağrısı deneyimlenebilir.
Cinsel Birliktelikten Sonra Yaşanan Hüzün
Biten bir ilişkinin ardından yeni bir birlikteliğe başlayabilirsin. Ancak acı içindeysen, cinsel birliktelikten sonra sürekli olarak üzüntü ve depresyon hissedersin. Bu duruma seks sonrası depresyonu yani disfori adı verilir. Üzüntü, kaygı, pişmanlık ve asabiyet duygularıyla kendini gösterir.
Aşk-Nefret Hipertansiyonu
Aşk acısı içindeyken eski partnerinle ya da duygularına karşılık vermeyen kişi ile bir araya gelirsen atardamarlarındaki kaslar gerilir ve kan basıncın yükselir.
Bunun nedeni hem olumlu hem de olumsuz duygular beslediğin bu kişi ile paylaştığın herhangi bir anın stresi tetiklemesi ve kaygı seviyesini arttırmasıdır. Aşk-nefret ikilemi içinde olmak tansiyonunu yükseltir.
Sosyal ve fiziksel acı arasında sinirsel bir bağ olduğundan bahsetmiştik. Bu konuya dair gözlemler ve araştırmalar, 1970'lerin sonlarında ortaya çıkmaya başlamıştır. Hayvanlar üzerinde araştırma yapan Jaak Panksepp, yavru köpeklerde sosyal bağlılık üzerinde çalışıyordu. Panksepp, yavru köpeklerin annelerinden ayrıldıklarında ağladıklarını gözlemledi.
Sonra bu köpeklere düşük dozda morfin verildi ve hissettikleri acının yoğunluğunun azaldığı gözlemlendi. Çalışmanın sonucunda morfinin yani bir afyonun duygusal kaygıyı körelttiği ve belki de beyinin sosyal ve fiziksel acıyı benzer şekillerde işlediği sonucuna varıldı.
Panksepp'in sosyal sıkıntıya ilişkin bulguları diğer hayvanlar (maymunlar, sıçanlar, tavuklar) üzerinde de farklı şekillerde tekrarlandı. Ancak, nörogörüntülemenin yükselişine kadar bu durumu insanlar üzerinde test etmek oldukça zordu.
Nörogörüntüleme teknolojisinin gelişmesi ile birlikte, Los Angeles California Üniversitesi'nden, Naomi Eisenberger tarafından bir fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (FMRI) çalışması yapıldı. Bu çalışmanın amacı beyindeki sinir hücrelerinin nasıl çalıştığını görmek değil, o çalışmanın tetiklediği metabolik olayların neler olduğunu gözlemlemekti.
Araştırmacılar, fiziksel ağrı sırasında beynin hangi bölgelerinin aktif hale geldiğini biliyorlardı. Bu bölgeler sıkıntılı durumlarda bir alarm görevi gören anterior singulat korteks ve onu düzenleyen sağ ventral prefrontal korteks bölgeleridir. Bu alanların nasıl tepki verdiğini görmek için test katılımcılarına sosyal acı çektirmeye başladılar.
Bu acının sonunda gördüler ki bakıcıdan veya sosyal gruptan ayrılmak hayatta kalma dürtüsüne zarar verdiği için büyük bir acıya neden oluyordu. Yani, aşk acısı hissettiğinde beyninde tehlikeli durumlara karşı alarm görevi gören kimyasallar etkin bir şekilde salgılanmaya başlar. Bunun sonucunda yoğun bir şekilde stres, gerginlik ve mutsuzluk hissedersin.
Amerikalı psikolog Dr. Roger B. Fillingim, acının birçok faktöre bağlı gelişebilen karmaşık bir deneyim olduğunu söyler. Aşk acısı çekmek, duygusal olarak oldukça zorlayıcı bir deneyimdir ve genelde bu konuda kadınların daha hassas olduğu düşünülür. Bu yüzden, ayrılık sonrası erkek üzülür mü, erkeklerin aşk acısı ne zaman başlar gibi sorular sıkça sorulan sorulardır.
Psikolog Roger, kadınların ve erkeklerin acıyı farklı düzeyde deneyimlemelerine yönelik açıklamasında şöyle söyler:
“Genel olarak, kadınlar erkeklere göre daha yüksek düzeyde acı yaşarlar. Acı deneyimini etkileyen tüm faktörleri bilmesek de erkeklerin ve kadınların beyinlerinin ve vücutlarının acıya farklı tepkiler verdiğini biliyoruz. Kadınların acı hassasiyetinin daha fazla olmasında hormonlar rol oynayabilir.
Bunun yanı sıra, kadınların sinir sistemi yoğunluğu daha fazladır. Bu da kadınların acıyı erkeklerden daha şiddetli hissetmesine neden olabilir.
Dahası, kadınların psikolojik acı deneyimi belirli yönlerden erkeklerinkinden farklıdır. Örneğin, kadınların acı konusunda endişelenmeleri ve bu konuda kendilerini daha çaresiz hissetmeleri ve depresyon ve kaygı yaşama olasılıkları erkeklerden daha fazladır ve bunların tümü acıyı daha yüksek ve şiddetli hissetmelerine yol açabilir.
Psikolog Roger, bu sözlerinde psikolojik acının neden farklı hissedildiğinden bahsetmiştir. Aşk acısı da bir psikolojik acıdır bu nedenle erkekler de aşk acısı ve kadınlarda aşk acısı farklı seyreder. Ancak, bu erkeklerin üzülmediği ya da her zaman kadınların aşk acısının daha uzun süreceği anlamına gelmez.
Sosyal psikolog Roy F. Baumeister psikolojik acıya ilişkin şunları söyler: “Olumsuz sonuçlar kişiyi standartlarının altına düşürdüğünde ve sonuçlar benlikle ilişkilendirildiğinde o kişi psikolojik acı yaşar.”
Ayrıca psikolojik acıdaki temel duygunun kişinin kendisiyle ilgili hayal kırıklığı olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, aşk acısı çeken kişinin duygusal, sosyal, psikolojik durumuna bakılmalıdır. İlişkinin dinamikleri, kişinin içinde bulunduğu yaşam şartları ya da önceki deneyimleri aşk acısı deneyiminin şiddetini ve süresini etkilemektedir.
Her insanın yas süreci farklıdır. Herkes için geçerli olan kesin bir iyileşme yönteminden bahsetmek doğru olmaz. Ancak, aşağıdaki öneriler süreci duygusal ve psikolojik olarak daha rahat atlatmanı sağlayabilirler.
İşte aşk acısına çözüm önerileri:
Yaşadığın olumsuz duygular hakkında konuş
Aşk acısı çekerken içe kapanmak ve belli bir süre konuşmayı reddetmek sürecinin doğal bir parçası olabilir.
Bu durumun uzun sürmemesine özen göstermelisin. Yaşadığın duygusal acı aynı zamanda fiziksel ve psikolojik problemleri de beraberinde getirecektir. Bu nedenle güvendiğin insanlarla veya bir uzman psikolog ile konuşarak süreci kendi adına en iyi şekilde yönetebilirsin.
Zorlama
Biten ilişkilerin zamanla düzeleceğine inanmak ya da partnerin davranışlarını değiştirmeye çalışmak duygusal olarak son derece yorucu ve sağlıksızdır. Sürekli olarak düşünmekten kendini alamıyorsan ilginizi dağıtacak aktiviteler bulmaya özen göstermelisin.
Zorladığın her an, hissettiğiniz sıkıntı ve hüzün artacaktır.
Tüm duygularını fark et ve kabul etmeye çalış
Aşk acısı çektiğini kendine sürekli olarak hatırlatmak ya da bunu körükleyecek aktiviteler yapmak (hüzünlü şarkılar dinlemek, eski fotoğraflara bakmak, birlikte gidilen yerlere gitmek) olumlu duyguları kaçırmana neden olur. Bunun yerine, tüm bu duyguları dikkatli bir şekilde kabul etmeyi dene.
Onları yargılamadan geldikleri gibi kabul etmeye çalış. Sadece onları fark et ve geçmelerine izin ver. Günlük tutmak bu süreçte yardımcı olabilir.
Geçmeyen aşk acısı yoktur, daha uzun sürenler vardır. Bu sürecin daha kısa sürmesi ve en sağlıklı şekilde atlatılması için birkaç öneri sunacağız.
Aşk acısı nasıl unutulur diyorsan,
Suçlu arama
Her iki tarafında ayrılık sürecine gelene kadar hataları ve olumsuz davranışları olmuştur. Bunlar ilişkini sarmış olsa da kendini ya da partnerini suçlamamalısın. İlişkideki kazanımlarınıza ve öğrendiklerinize odaklan.
Yeni aktivitelere katıl
Ayrılıktan sonra yaşam enerjini değiştirmelisin. Yeni bir hobi edinmek, seyahat etmek, spora başlamak, daha fazla sosyalleşmek içinde biriken olumsuz enerjileri atmana yardımcı olur.
Spor yap ve dengeli beslen
Hissettiğin duygusal acı beraberinde iştahsızlık ve uykusuzluk gibi problemleri de getirebilir. Bu ise fiziksel işleyişini bozar ve toparlanma sürecini olumsuz etkiler.
Bu nedenler spor yapmak ve sağlıklı beslenmek direncini arttırır. Fiziksel hareketler dinç hissettirir, besinlerden aldığın enerji ise dengeni korumana yardımcı olur.
Eski hatıraları ve eşyaları göz önünden kaldır
Birlikte birçok anı biriktirmiş olabilirsiniz. Ancak, bunları sürekli göz önünde bulundurmak sana iyi gelmez. Hissettiğin hüznü, öfkeyi ve reddedişi arttırabilir.
Depresyon, dünya çapında milyonlarca insanı etkileyen bir ruh sağlığı durumudur. Bir tür duygu durum bozukluğudur.
Depresyon deneyimleyen kişiler, aşağıdakiler de dahil olmak üzere bir dizi kalıcı zihinsel ve fiziksel semptom yaşayabilir:
Üzgün, değersiz veya suçlu hissetmek
Sinirli veya kızgın hissetmek
Kendine güvensiz
Yorgunluk ve halsizlik
Konsantre olma veya karar verme zorluğu
Normalden daha fazla veya daha az yemek
Normalden daha fazla veya daha az uyumak
Hobiler veya sosyalleşme gibi eğlenceli etkinliklere ilgi kaybı
Libido veya cinsel dürtü kaybı
İntihar düşünceleri
Aşk acısı çekerken de tüm bunları deneyimleyebilirsin. Aşk acısı depresyon tetikleyicisi olabilir. Bunun gerçek bir depresyon mu yoksa ayrılık sonrası yaşadığın geçici bir süreç mi olduğunu anlamana ancak alanında uzman bir psikolog yardım edebilir.
Bir danışman veya psikoterapist, olumsuz düşünce kalıplarını net bir şekilde belirlemene ve ihtiyacın olan gerçek sevgiyi hayatına alabileceğin yeni bakış açısı ve davranma biçimlerini öğrenip bunları uygulamaya koymana yardımcı olabilir.
Aşağıdaki durumları kendinde gözlemliyorsan bir uzman desteğine başvurmalısın:
Her ayrılık sonrası aylarca toparlanamamak
Senin için uygun olmayan ve duygularına karşılık veremeyecek partnerler ile iletişim kurmaya çalışmak
Ayrılığın üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen anılarınızı hatırladığında derin bir üzüntü duymak
Değersiz ve yetersiz hissetmek
Kendini suçlamak
Konusunda uzman bir psikolog ya da psikiyatr, yaşadığın semptomların nedenini ve ortadan kaldırma yöntemlerini sana açıkça anlatır ve bu süreçte sana rehberlik eder.
Beyin kimyasallarının kontrolden çıkması sayesinde aşk acısı bir rollercoaster yolculuğu gibi hissettirebilir. Kırık bir kalbin tedavisi fikri, neredeyse aşkın kendisi kadar eskidir. Modern tedaviler, zihinsel sıkıntıları ele almaya odaklanma eğilimindedir.
Journal of Experimental Psychology: General dergisinde yayınlanan bir çalışmada, insanların bir ayrılığın üstesinden gelmesine yardımcı olmak için en iyi şekilde çalışan çeşitli bilişsel stratejileri araştırıldı:
Çalışmada üç duygu düzenleme stratejisi değerlendirildi:
Olumsuz yeniden değerlendirme veya kişinin eski eşinin olumsuz özelliklerini vurgulama;
Aşkın yeniden değerlendirilmesi veya eski sevgiliye karşı romantik duyguların kabul edilmesi
Dikkat dağıtma veya eski sevgiliyle ilgisi olmayan olumlu şeyler hakkında düşünme
Ayrılığı deneyimlemiş ve duygusal sıkıntılardan arınmış katılımcılar, her düzenleme stratejisini denediler.
Daha sonra, bir elektroensefalogram (EEG) makinesi beyinlerindeki elektriksel aktiviteyi kaydederken eski eşlerinin bir resmi gösterildi. Olumsuz yeniden değerlendirmenin, eski eşlerin fotoğraflarını görmeye tepki olarak romantik duyguları ve beyin aktivitesini azalttığı gözlemlendi. Bu yaklaşım, katılımcıların genel olarak daha keyifsiz hissetmelerine neden oldu.
Aşkı yeniden değerlendirmek, sevme biçimlerini değiştirmedi ve hoş ya da nahoş duygular uyandırmadı ama beyinlerinin fotoğrafa verdiği tepkiyi köreltti.
Dikkat dağıtma stratejisi ise, eski eşin fotoğraflarını görünce aşk duygularını değiştirmedi veya beyin aktivitesinde değişikliklere yol açmadı. Ancak genel olarak, katılımcılar dikkat dağınıklığının ruh hallerine fayda sağladığını bildirdi.
Çalışma sonucunda, olumsuz yeniden değerlendirmenin eski sevgiliye karşı romantik duyguları azaltmak için etkili bir yaklaşım olabileceği belirtildi. Öte yandan dikkat dağıtma stratejisinin, bir ayrılık sırasında ruh halini yükseltebileceği saptandı.
Hissedilenler bir gecede iyileşmez. Ancak aşk acısı çekmemek için kişinin düşüncesini değiştirmeye yönelik bilişsel ve davranışsal teknikler oldukça etkili olabilir.
Why Love Literally Hurts , Association for Psychological Science - APS, 2013
Why Are Women More Sensitive to Pain Than Men?, Practical Pain Management, 2016
Relationship Depression: How to Cope, 2022
25 Practical Tips to Forget Someone You Love Deeply, MomJunction, 2020
Baumeister RF (1990) Suicide as escape from self. Psychol Rev, 97:90–113.
Sana en uygun online psikolog ile eşleşmek için testi çöz
BAŞLAİlk seansın %15 indirimli
Kod: BASLA15Terapine Şimdi Başla
Terapistleri GörüntüleTerappin'in uzman klinik psikologları ile daha huzurlu bir hayata ulaşabileceğin terapi yolculuğuna ilk adımı at.